Gymholix Hikayesi
Dört Bin TL’Ye Kaç Tişört?
Bir oda bir salon eviminiz odasında başlayan ve uzun bir süre salonda uyumamıza neden olan Gymholix’in, dünya markası olma yolunda ki ilk hikayesini anlatacağım. Velhasıl hiç bir mübalağa olmayacaktır.
‘’ ‘Bu şirketi altı yıl önce dört bin TL para ile mi kurdunuz?’; yoksa biz mi yanlış anladık? ’’. Hayır yanlış anlamadınız özetle öyle oldu. Hani o sosyal medyada sürekli dolaşan ‘basamakları bir bir çıkan takım elbiseli adam’ karikatürü var ya? İşte onun çıktığı basamakların ilk bir kaç tanesini anlatacağım. Bir de sonuna şu çıkarımı ekleyeceğim ‘İşini gerçekten severek yaparsan ve gerçekten çalışırsan ister istemez o basamakları çıkmak zorunda kalıyorsun’
Yıl 2O13, aylardan kasım. Şimdiki eşim, ‘Demet’ ile telefondayız. O, ‘ruhunu sömüren - beyaz yakalı - görevinden bunalmış’, ‘’- bir iş kuralım’’ diyor, ben ise ‘üniversiteden yeni mezun olmuş, girişimcilik yüksek lisansı yapmaya hazırlanan ve enerjisi uzaya üstü açık otomobil yollayacak kadar ütopik fikirlere yetecek bir tip’ ‘’- Neden olmasın?’’ diyorum.
Hatırlarsınız motivasyon yazılı tişörtler o zamanlar Amerika’yı kasıp kavuruyor. ‘Shut up and Squat’lar, ‘No Excuse’ler, ‘Go hard or go home’lar havalarda uçuşuyor. Bu tarz motivasyon tişörtü giymeyeni dövüyorlardı koskoca kıtada. Bakmayın şimdi LCW’de bile motivasyon yazılı fitness kıyafetleri var; ancak konuştuğumuz yıl 2O13 hatırlatayım. GymShark bile henüz kurulmuştu yahu. Avrupa’da bile yeni yeni trend oluyordu bu akım.
Bizim girişimcilik nöronları ışıl ışıl gecelerimizi aydınlatıyor. Her gün youtube’da Fitness fenomenlerinin tişörtlerine bakıyoruz. ‘Motto’lar aranıyor, ama akıllarda asıl soru: Marka adı? Düşün düşün.. Aylarca isim düşündükten sonra yine bir beyin fırtınası seansı. Demet: ‘- ya böyle şey olsun, gymfreak gibi hani -spor delisi-‘ ‘-aaa!: Gymholic!’, yok ya bu kulağa kötü geliyor, buldum buldum! -GYMHOLIX!. Telefonda bir iki dakika sessizlik, ‘girişimcilerin sessizliği’- o kadar güzeldi ki; afalladık. ‘Ardından motto patlattık; - Seni Ne Motive Eder?. Böylece ‘Gymholix’in ‘isim anası olan Demet ile uçsuz bucaksız bir basamak tırmanma macerasına girmiş olduk.
İnsanların giydikleri zaman motive olmalarını istedik, tek amacımız buydu. Çünkü ikimiz de ‘motivasyon’un bir insan hayatında çok derin bir yere sahip olduğuna inanıyoruz. Bizim için ‘başlamak’ değil; ‘yüksek motivasyona sahip olmak’ başarmanın yarısı aslında.
Her şey hoş güzel de ‘Para?’ - ‘Sermaye?’… Beyin fırtınaları yapıldı, güzel şeyler çizildi, eskiz hoş, bedavaya ekmek yok. Pamuk eller cebe. Ordan biriken burdan çıkan maaştan gelen derken çıktı çıktı dört bin TL çıktı. Evet döndük dolaştık yazının başlığına geldik. ‘Dört bin TL’. Şu anda 546 dolar olabilir ancak o zamanlar çok paraydı.
Tişört tasarımlarımızı yaptık, renkleri belirledik, hadi üretici bulmaya… İş hayatının acımasızlığına, Türkiye’de fason üretim çukuruna düşmenin ne olduğuna dair en ufak bir fikrimiz dahi yok. Sağa sola soruyoruz Merter’de kapı kapı dolaşıyoruz. Az kalsın ‘Dört bin TL’miz var kaç tişört yaparsınız’ diye tabela yapıp dolaşacaktık. Sonunda kendimiz Güngören’de merdiven altı bir atölyede bulduk. Karadeniz aksanıyla beyaz sakallı bir amca karşıladı bizi. Masadaki mahalle takımlarının tişörtlerini şöyle bir eliyle itip yer açtı. Sandalyelerde asılı offroad - motorcu gruplarının tişörtleri de kaldırıldı bir kenara ve biz oturduk. Öyle bir mekandı ki; her an polis basacak ve tutuklanacağız havası ile konuşmaya başladık. 2OO tişört yaptıracağımız duyunca burun kıvırarak ‘yaparız yaparız’ dedi. Biz konuşuyoruz ‘böyle dikişi olsun, şöyle kumaş olsun, boyası kaliteli olsun, kesimi şöyle olsun, etiketler kaliteli olsun’… Amerika’dan dünya vergi ödeyerek getirttiğimiz numuneleri gösterdik falan. Neyse herseye kafa salladı ve çıktık. İşte hikayemiz burada başladı.
2O14 resmi şirket kuruluşumuzu yaptık; kendi emeklerimizle evde ‘sürükle bırak’ web sitemizi kurduk. Sosyal medya hesapları açıldı. ‘Heyecan dorukta’. Bankalar bize pos cihazı vermiyor, online satış sanal pos firmaları ‘hepsiburada, gittigidiyor’ gibi dev firmalar varken bizim yüzümüze bakmıyor. Ancak herseyin bir çözümü olduğu gibi bu zorlukların üstesinden de geldik. ‘PTT Kapıda ödeme’ye şükürler olsun(!).
Alt yapı tamam, tişörtleri bekliyoruz. Nereye mi geliyor? Tabi ki eve. Bir oda bir salon evimizin odasını boşalttık; yatağı salona taşıdık; - bu arada açık mutfak. Yani her sabah buzdolabının çekici beyazlığına bakarak uyanıyoruz. Tişörtler de nihayet geldi ve satışlara başladık. Tişörtler bir bir paketleniyor, 4-5 sokak ilerideki PTT’ye gidiyoruz. En iyi ihtimalle 25 dakikada sıra geliyor, çünkü o zamanlar tüm şubelerde ‘karşı ödeme gönderi’ yok; olanlar da çok kalabalık. İşlemi yapan memurun bir gün güldüğünü görmedim. Neyse bunun konumuzla pek alakası yok aslında. İşte böyle başladık. Küçük birikimlerle yine Türkiye’de olmayan bilek desteklerinden (wrist wrap) üretmeye karar verdik. O zamanlar Türkiye’de tek bizde vardı ve oldukça da önemli bir aksesuar idi. Sonrasında 2., 3. Tişört serileri geldi. Derken damlaya damlaya göl oldu ve ekipman üretimi için paçalar sıvandı.
İşte ‘Gymholix’in gerçek hikayesi. Büyük ihtimalle şaşırmış bir surat ifadesi ile yazıyı bitireceksiniz. Biraz da tebessüm etmeniz için esprili bir dille anlatamaya çalıştım. Henüz 33 yaşındayım herkese akıl verecek kadar büyümedim, ancak geçen altı yıl bana çok şey öğretti. İlk olarak şunu itiraf etmeliyim ki; mühendislik bölümünü bitirmiş olmam, iş hayatıma çok büyük bir artı sağladı. Diğer yandan ‘Girişimcilik yüksek lisansında öğrendiğim ‘Kısa-Orta-Uzun vadeli iş planı’ olayı şirketi yeterli hacme getirmeden hiç bir işe yaramıyor. Yeni kuruduğunuz bir işte tek iş planınız ‘işinizi severek yapmak’ olmalı. Zaten bunun yaptığınızda tüm kapılar birer birer açılıyor. Yola çıkacağınız iş arkadaşınız veya ortağınız, şirketin kaderi için kilit nokta. Sizin bir bebeğiniz gibi oluyor; bebeğinize nasıl bakıyorsanız ona da bakmanız terbiye etmeniz gerekiyor. Demetle birlikte kızımız Mila’ya şu an nasıl ilgi gösteriyor ve zaman ayırıyorsak; ‘Gymholix için de aynısını yaptık. O da bizim bir kızımız sayılır.
Hiç bir başarının kestirme yolu yoktur. Biz bugün Türkiye’den tüm dünyaya ulaşabilmişsek, ‘kestirme yol aramadığımız’ içindir.
Herkese hayatta başarılar diliyorum. ‘Türk, Övün, Çalış, Güven’